bir işi kalkındırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir işi çalıştırmayabaşlamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        müzakereleri başlatmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        başlatmak. 
 set one's cap for 
 k.d. (evlenmek maksadıyla) peşini bırakmamak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hazırlıksız yakalanmak. 
 The party started on the wrong foot: Toplantı aksiliklerle başladı.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (birisini) gafil avlamak, zayıf tarafından yakalamak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uygun (veya uygunsuz) şekilde başlamak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ayakları üstüne düşmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kabahat kiminse onu suçlandırmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ayak basmak, girmek, adımını atmak. (Olumsuz tümcelerde kullanılır). 
 Never set foot on our property  again! Mülkümüze bir daha ayak basma! 
 No man has ever set foot on that rocky island.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        işe yanlış yerinden başlamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Durum değişti; eski çamlar bardak oldu.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        durum bunun tersine, iş anladığın gibi değil.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) üstüne basıp geçmek, çiğnemek, (b) insafsızca/kötü muamele etmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bir kimsenin) bir dediğini iki etmemek, etrafında dört dönmek, en ufak arzusunu yerine getirmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin etrafında dört dönmek, canla başla hizmet etmek. 
 Linda is spoiled because her mother waits on her hand and foot.